TÜRKÇE İLK HAFTA KONU ÇALIŞMASI
Sözcükler tür
bakımından üç ana gruba ve sekiz ayrı türe ayrılır:
a. İsim Soylu Sözcükler : İsim, sıfat, zamir, zarf
b. Edat Soylu Sözcükler : Edat, bağlaç, ünlem
c. Fiiller
A – İSİM SOYLU SÖZCÜKLER
İSİM (AD)
Varlıkları, kavramları
karşılayan sözcüklerdir. İsimlerle, karşıladıkları kavram ve nesneler arasında
çok sıkı bir ilgi vardır. Bunlar daima birbirlerini çağrıştırır. Örneğin
“kitap” sözü aklımızda hemen varlık olarak “kitap” nesnesini canlandırır. Ya da
bir kitabı gördüğümüzde zihnimize hemen onu karşılayan isim gelir. Kavramlar
için ise bu kadar belirgin bir ilişkinin varlığını söyleyemeyiz. Örneğin “dert”
dendiğinde aklımızda bir nesne canlanmaz; ancak bunun insanı sıkıntıya sokan
bir durum olduğu zihnimizde belirir.
İsim değişik yönlerden
incelenir.
·
Varlıklara Verilişlerine Göre:
a. Cins İsmi : Aynı türden varlıkları karşılayan
isimlerdir. Bu varlıkların benzerleri etrafta çoktur: ağaç, top, kitap vs.
b. Özel İsim : Tek olan, tam bir benzeri bulunmayan
varlıkları karşılayan isimlerdir.
Yer adları (Samsun,
Uludağ…)
Kişi adları (Ahmet,
Mustafa…)
Ülke adları (Pakistan,
Şili)
Kitap, dergi, gazete
adları (Yaban, Tanin…)
Kurum adları (Marmara
Üniversitesi, Kızılay)
Dil adları (Türkçe,
İngilizce…)
Din ve mezhep adları
(İslamiyet, Ortodoks…)
Hayvanlara verilen
adlar (Boncuk, Tekir…)
Bir isim, her zaman
cins ismi olmayacağı gibi her zaman özel isim de olmaz.
“Mevsimlerden baharı
severim.” derken “bahar” cins ismidir. Ancak;
“Bugün
Bahar sınıfta yoktu.” cümlesinde bu isim bir kişi adı olmuş ve özel isim haline
gelmiş. Elbette bunun tersi de olabilir.
“Uzaydan
Dünya’nın resmini çekmişler.”
cümlesinde
“Dünya” özel bir isimdir. Çünkü bir gezegeni karşılar. Ancak;
“Dün,
seni, dünyayı dolaştım, bulamadım.” cümlesinde “dünya” çok yer gezmek anlamında
mecaz bir anlama gelmiş ve cins ismi olmuştur.
Not : Özel isimlerin
baş harfleri daima büyük harfle yazılır.
·
Karşıladığı Varlığın Sayısına Göre:
a. Tekil İsim : Sayıca tek bir
varlığı karşılayan isimlerdir: Kalem, silgi, ev…
b. Çoğul İsim : Sayıca birden çok varlığı
karşılayan isimlerdir. İsimlere (-ler, -lar) eki getirilerek yapılır: Ağaçlar,
evler, kitaplar…
c. Topluluk İsmi : Çoğul eki
almadan birçok varlığı karşılayan isimlerdir: Toplum, halk, millet, ordu,
bölük, sürü…
Topluluk
isimleri de çoğul eki alabilir. Bu durumda grupların çoğulu bildirilmiş olur.
Örneğin “Dünya milletlerinin yakınlaşması gerekir.” derken kendi içinde bir
grup oluşturan “millet” sözüyle birden fazla grup anlatılmış olur.
İsimleri
ayrıca somut ve soyut oluşlarına göre de gruplandırabiliriz. Ancak daha önce
soyut, somut anlamı açıkladığımızdan, burada ayrıca üzerinde durmayacağız.
Somut anlamlı olan “masa” sözcüğünün somut; soyut anlamlı olan “neşe”
sözcüğünün soyut isim olduğunu bilmeliyiz.
SIFAT (ÖNAD)
İsimleri
niteleyen ya da belirten sözcüklerdir.
Sıfatlar
ancak varlıklarla ortaya çıkar. Bu nedenle tek başlarına kullanılamaz. Sıfat
olarak kullanılan çoğu sözcük bazen bir kavramın karşılığıdır. Örneğin “mavi”,
bir renk ismidir, “iki”, bir sayı ismidir. Ancak bu sözcükler isimlerin özelliklerini
bildirecek duruma gelirse sıfat olur. Yani;
“Mavi
gözlerine bayıldım.” cümlesinde “mavi” göz isminin rengini bildirdiğinden
sıfattır. Ya da “iki” sözü; “İki kalemi vardı.” cümlesinde kalemlerin sayısını
bildirdiğinden sıfat olmuştur.
Ancak
sıfatın mutlaka isimden önce gelmesi gerekmez. Bazen bir ismin niteliğini
bildirmesine rağmen isimden önce gelmediği de olur.
“Elinde
güzel bir çiçek vardı.” cümlesinde “güzel” sözü isimden önce gelerek onun
sıfatı olmuş. Biz aynı cümleyi;
“Elindeki
çiçek güzeldi.” diye de söyleyebiliriz. Bu durumda “güzel” sözü yine çiçeğin
bir niteliğini bildirir. Öyleyse yine sıfat görevindedir.
Bu
genel bilgilerden sonra, şimdi de sıfatların çeşitlerini görelim.
a. Niteleme sıfatları
Varlıkların
yapısal özelliklerini ortaya koyan sıfatlardır. Bunlar varlığın nasıl olduğunu
bildirir ve isme sorulan “nasıl” sorusuna cevap verir.
“Kurumuş yapraklar yere
döküldü.” cümlesindeki altı çizili sözcük, yaprağın nasıl olduğunu yani
niteliğini bildiriyor. İsme “Nasıl yapraklar?” diye sorarsak cevap olarak
“kurumuş” sözünün geldiğini görürüz.
b. Belirtme sıfatları
Varlıkların
diğer varlıklarla ilgileri sonucunda aldığı özellikleri belirten sıfatlardır.
Kendi arasında dört gruba ayrılır.
İşaret Sıfatı: Varlıkların bulunduğu
yerleri gösteren sıfatlardır. Söyleyen kişinin, sözünü ettiği nesneye
uzaklığına göre değişir.
“Bu evi biz aldık.”
cümlesinde evin yakın olduğu;
“Şu evi biz aldık.”
cümlesinde biraz uzak;
“O evi biz aldık.”
cümlesinde çok uzak ya da, sözü edilen bir evin olduğu anlaşılır. Bu cümlelerde
altı çizili sözcükler işaret sıfatıdır. Bu tür sıfatlar isme “hangi” sorusunun
sorulmasıyla bulunur. “Hangi ev?”, “ “Bu ev” gibi…
Bazı
işaret sıfatları ise yer bildirir. Bunlar çoğu zaman “-ki” ekini alarak
kullanılır.
Buradaki evi biz aldık.
Şuradaki evi biz aldık.
Oradaki evi biz aldık.
cümlelerinde bulunan altı çizili
sözcükler yer bildiren işaret sıfatlarıdır. Bunların dışında; ötekisokak, beriki ağaç gibi yer
bildiren sıfatlar da vardır.
Sayı Sıfatları : İsimlerin
sayısal özelliklerini bildiren sıfatlardır. Birkaç türü vardır.
Sınıfta yedi öğrenci
vardı.
Asıl sayı
sıfatı
Asıl sayı
sıfatı
Yedinci öğrenci gelsin.
Sıra sayı
sıfatı
Sıra sayı
sıfatı
Yedişer kişi geldi.
Üleştirme
sayı sıfatı
Üleştirme
sayı sıfatı
Yedi de bir ihtimal var.
Kesir sayı
sıfatı
Kesir sayı
sıfatı
Çeyrek ekmek aldı.
Kesir sayı
sıfatı
Kesir sayı
sıfatı
Bunların dışında bazı kaynakların
topluluk sayı sıfatı diye adlandırdığı, ikiz çocuk gibi
sıfatlar da vardır.
Belgisiz Sıfat : İsimlerin
nicelik yönüyle belirsizliklerini ifade eden sıfatlardır.
Bazı konularda
bilgisi yoktur.
Birtakım yanlış fikirleri
vardı.
Hiçbir öğrenci
gelmemişti.
Bütün kitapları aldı.
Her yer tertemizdi.
Bir gün bu iyiliğinizi
ödeyeceğim.
cümlelerinde
altı çizili sözcükler belgisiz sıfatlardır. İsimleri sayıca az çok belli
etmişler ancak tam bir özellik bildirmemişlerdir.
Soru Sıfatı : İsimlerin
niteliğini, herhangi bir özelliğini soran sıfatlardır. Bu sözcüklerin yerine
konan sözcükler de sıfattır.
Nasıl filmleri
seversin?
Kaçar lira ayırmamız
gerekiyor?
Hangi soruyu çözemedi?
Adlaşmış Sıfat
Bazen kişinin tam olarak bilinmediği ya
da niteliğinin vurgulanmak istendiği durumlarda isim söylenmeyip sıfat, ismin
yerine geçirilebilir. Bu tür sözcüklere adlaşmış
sıfat denir.
Adlaşmış sıfatlar niteleme sıfatlarıyla yapılır.
“Korkak insanların kendine
güveni yoktur.”
cümlesinde
niteleme sıfatı olan “Korkak” sözcüğü,
“Korkakların kendine güveni
yoktur.”
cümlesinde
“insanlar” isminin düşmesiyle adlaşmış sıfat olmuştur.
Adlaşmış
sıfat olan sözcükten sonra bir isim gelirse, anlam karışıklığını önlemek için
iki sözcük arasına virgül (,) konur.
İhtiyar, adamlara şöyle bir
baktı.
İhtiyar adamlara şöyle
bir baktı.
Not : Sıfatla, onun
nitelediği isim arasına hiçbir noktalama işareti konmaz.
ZAMİR (ADIL)
İsim
olmadıkları halde isim gibi kullanılan bu sözcüklere zamir diyoruz. Cümle
içinde zamirin karşıladığı isim ya da söz öbeği bilinmiyorsa, cümle belirsiz
bir anlam taşır.
Zamirler değişik
bölümlere ayrılır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
1.
Şahıs
zamirleri
2.
Dönüşlülük
zamiri
3.
İşaret
zamirleri
4.
Belgisiz
zamirler
5.
Soru
zamirleri
Şimdi
bunları tek tek inceleyelim.
1. Şahıs (kişi)
Zamirleri
Şahıs
isimlerinin yerine geçen zamirlerdir. Dilimizde altı şahıs olduğuna göre altı tane
şahıs zamiri var demektir.
Ben biliyorum.
Sen biliyorsun.
O biliyor.
Biz biliyoruz
Siz biliyorsunuz.
Onlar biliyorlar.
2. Dönüşlülük Zamiri
Bu
zamir “kendi” sözcüğüdür. Şahıs isimlerinin yerine geçebileceği gibi hayvan
isimlerinin ya da cansız varlıkların isimlerinin yerine de geçebilir. Çoğu
zaman ek alarak kullanılır.
Kendim Kendimiz
Kendin Kendiniz
Kendi Kendileri
Bu
sözcüklerdeki altı çizili ekler dönüşlülük zamirinin hangi şahsı ifade ettiğini
gösterir.
Dönüşlülük
zamirinin en önemli özelliği, diğer zamirlerle beraber kullanılabilmesidir.
Böyle durumlarda zamir, pekiştirme anlamı taşır.
“Bu
soruyu ben kendim çözdüm.”
cümlesinde
hem “ben” hem “kendim” zamirleri kullanılmış; böylece “ben” zamirinin anlamı
kuvvetlenmiş.
3. İşaret Zamirleri
İsimleri,
yerlerini işaret ederek karşılayan zamirlerdir. Bunlar işaret sıfatının
zamirleşmesiyle oluşmuştur.
Bu geldi.
Bunlar alındı.
Şu satıldı.
Şunlar çağırdı.
O gidecek.
Onlar beğenildi.
cümlelerinde
altı çizili sözcükler işaret zamirleridir. Burada üçüncü tekil şahıs için
kullanılan “o” zamiriyle, işaret zamiri olan “o” zamirini karıştırmayalım.
Şahıs zamirleri sadece şahıslarda kullanılır.
“O,
ders çalışıyor.” cümlesinde şahıs zamiri olan “o” sözü “O, demirden yapılmış.”
cümlesinde insan olamayacağından işaret zamiri olmuştur.
Ancak
işaret zamirleri insanlar için de kullanılabilir.
“Bu
benim kardeşim, şu da onun arkadaşı.”
cümlesinde
altı çizili zamirler işaret zamiri oldukları halde şahıs isimlerinin yerlerine
geçmiş. Bu durumda “o” işaret zamirinin de insanı karşılayacağı düşünülebilir.
Örneğin sınıfta işaret ederek,
“Bu,
tembel; şu, biraz çalışkan; o, sınıfın en iyisi.”
dersek
“o” işaret zamiridir. Çünkü “o” şahıs zamiri sözü edilen kişinin yanımızda
olmadığı yani bizim onu görmediğimiz durumlarda kullanılır.
Bunların
dışında işaret bildiren başka zamirler de vardır. Ancak bunların yapısı biraz
farklıdır.
Burası eskiden boştu.
Şurası sizin ev miydi?
Orası pek hoşuma
gitmedi.
Buraları bize aitti.
Şuraları temizleyin.
Oraları unuttum bile
ben.
cümlelerinde
altı çizili sözcükler de işaret zamirleridir. Bunların dışında,
“Bu kitap benim, öteki senin.”
cümlesindeki
altı çizili zamir gibi daha birkaç işaret zamiri de vardır.
4. Belgisiz Zamirler
İsimleri,
tam olarak belli olmayan bir nicelik yönünden belirten belgisiz sıfatlar,
isimler düşünce onları karşılar ve belgisiz zamir olur.
“Bazı insanlar çalışkandır.”
cümlesinde altı çizili sıfat;
“Bazıları
çalışkandır.” cümlesinde zamir olur. Çünkü “insanlar” isminin yerine geçer.
Bunu birkaç örnekte daha gösterelim.
Birçok öğrenci bu
konuyu bilmez.
sıfat
sıfat
Birçoğu bu konuyu
bilmez.
zamir
zamir
Hiçbir kalemi
beğenmedim.
sıfat
sıfat
Hiçbirini beğenmedim.
zamir
zamir
Birkaç yaşlı parkta
oturuyordu.
sıfat
sıfat
Birkaçı parkta
oturuyordu.
zamir
zamir
Sıfat
olarak kullanılmayan belgisiz zamirler de vardır:
Herkes senin burada
olduğunu sanıyordu.
Kimse ben haber
vermeden içeri girmesin.
Hepsi de çok ucuz
fiyata satılmış.
Bu
cümlelerdeki altı çizili sözcükler sadece zamir olarak kullanılabilir.
5. Soru Zamirleri
İsimlerin
yerlerine soru yoluyla geçen sözcüklerdir. Bu sözcüklerin yerine, sorduğu
isimler getirilebilir.
“Bu çiçeği sana arkadaşından başka kim getirir?”
cümlesinde
altı çizili söz, çiçeği getiren kişinin isminin yerine kullanılmıştır. Bu kişinin
ismini “kim” zamirinin yerine koyabiliriz.
Çarşıdan ne aldın?
Nerede oturuyorsunuz?
Hangisi önce geldi?
Kaçı bizimle gelecek?
Zamirler,
kendileri gibi ismin yerine geçen adlaşmış sıfatlarla karıştırılmamalıdır.
Bunların ikisi de ismin yerine geçiyor. Ancak zamirler isimlerin herhangi bir
niteliğini bildirmediği halde adlaşmış sıfatlar ismi niteliğiyle beraber
karşılar.
Bu kadın dün de
gelmişti.
Yaşlı kadın dün de
gelmişti.
Bu
cümlelerde altı çizili sözlerin ikisi de sıfattır. Birincisi işaret sıfatı, ikincisi
ise niteleme sıfatıdır. Bu sıfatların belirttiği “kadın” isimleri cümleden
çıkarılırsa,
“Bu dün de gelmişti.”
“Yaşlı dün de gelmişti.”
şekline
gelen cümlelerde altı çizili sözler ismin yerine geçmişlerdir. Bu sözcüklerin
anlamlarına baktığımızda “bu” sözcüğünün, yerine geçtiği ismin niteliğini
bildirmediğini, “yaşlı” sözcüğünün ise bildirdiğini görüyoruz. Öyleyse
birincisi zamir, ikincisi adlaşmış sıfattır.
ZARF (BELİRTEÇ)
İsimlerin varlıkları ya da kavramları
karşıladığını, fiillerin ise hareketleri, oluşları karşıladığını belirtmiştik.
Varlıkların nasıl belli nitelikleri varsa, fiillerin de belli nitelikleri
vardır. İsmin niteliğini bildiren sözcüklere sıfat demiştik. Fiillerin
niteliğini bildiren sözcüklere de zarf diyoruz.
“Güzel
bir evde oturmak istiyorum.” cümlesinde “güzel” sözcüğü “ev” isminin niteliğini
bildiriyor, onun nasıl olduğunu açıklıyor. Öyle ise bu sözcük sıfat
görevindedir.
Aynı
sözcük;
“Bu
ev uzaktan daha güzel görünüyordu.” cümlesinde “görünmek” fiilinin nasıl
olduğunu bildiriyor. İşte bu durumda “güzel” sözü zarftır.
Kısaca
zarflar fiillerle ilgili sözcüklerdir. Bunun dışında, sıfatın, adlaşmış sıfatın
veya başka bir zarfın derecesini bildiren zarflar da vardır.
1. Durum Zarfları
Fiilin
durumunu yani nasıl yapıldığını bildiren sözcüklerdir. Fiile sorulan “nasıl”
sorusuna cevap verir.
O, hızlı koşardı.
(Nasıl koşardı?)
Çok tatlı gülümsüyor.
(Nasıl gülümsüyor?)
Bu günler zor geçecek.
(Nasıl geçecek?)
cümlelerinde
altı çizili sözler durum bildiren zarflardır. Bu sözcüklerden sonra isim
gelseydi sözcükler sıfat olacaktı.
Zarfın
mutlaka fiillerden önce gelmesi şart değildir. Zarfla fiil arasına başka
sözcükler girebilir.
“Dışarıdan
kesik kesik köpek havlamaları geliyordu.”
cümlesinde
“kesik kesik” zarfıyla onun nitelediği fiil arasına başka öğe girmiştir.
Elbette bu zarfın özelliğini değiştirmez.
2. Zaman Zarfı
Fiilin
ne zaman yapıldığını bildiren sözcüklerdir. Fiile sorulan “ne zaman” sorusuna
cevap verir.
Tatilden dün dönmüşler.
Akşama bizde
toplanıyoruz.
Artık buradan
gitmelisin.
cümlelerinde
altı çizili sözcükler fiilin zamanını bildirdiklerinden zarf görevindedirler.
3. Yer – Yön Zarfı
Fiilin
yöneldiği yeri bildiren sözcüklerdir. Fiile sorulan “nereye” sorusuna cevap
verir ve ek almaz. Bu tür zarfların sayısı bellidir.
“Yukarı
çık, ben de geliyorum.” cümlesinde, fiile “Nereye çık?” diye sorarsak, “yukarı”
cevabı gelir. Ek de olmadığına göre yer – yön zarfıdır. Eğer cümle “Yukarıya
çık.” şeklinde olsaydı, sözcük isim görevinde kullanılmış olacaktı.
Aşağı indi.
Öte gitti.
Geri geldi.
Beri geldi.
İleri gitti.
Dışarı çıktı.
İçeri girdi.
cümlelerinde
altı çizili sözcükler yer zarflarıdır.
4. Azlık – Çokluk
(Miktar) Zarfları
Zarflar
içinde çok değişik özellikler gösteren sözcüklerdir bunlar. Fiilin, sıfatın,
zarfın, adlaşmış sıfatın miktarlarını bildirebilen geniş bir kullanım alanına
sahiptir. Bu zarflar “ne kadar” sorusuna cevap verir.
“Pastadan
biraz alabilir miyim?”
cümlesinde
“alabilir miyim” fiiline “Ne kadar” sorusunu sorarsak “biraz” cevabı gelir.
İşte fiilin miktarını bildiren bu sözcük zarftır.
Bu
tür zarflar sıfata sorulan “ne kadar” sorusuna da cevap verebilir.
Örneğin;
“Çok
güzel bir kitaptı.” cümlesinde “kitap” isimdir. “Nasıl kitap?” diye sorarsak
“güzel” sıfatı cevap verir. “Ne kadar güzel?” diye sorarsak “çok” cevabı gelir.
İşte sıfatın derecesini bildiren “çok” sözcüğü zarftır. Çünkü burada çok olan
güzelliktir.
Bu
tür zarflar, başka bir zarfın derecesini de bildirebilir. Bu durumda zarfa
sorulan “ne kadar” sorusuna cevap verir.
“Çok
hızlı koşuyor.” cümlesinde “koşuyor” fiildir. “Nasıl koşuyor?” diye sorarsak
“hızlı” zarfını buluruz. “Ne kadar hızlı?” diye sorduğumuzda ise “çok” cevabı
gelir. Zarfın derecesini bildiren bu sözcüğe de zarf diyoruz.
Bunlar
adlaşmış sıfatların da derecelerini bildirebilir.
“Bu
plan en yaşlılar da göz önüne alınarak hazırlandı.”
cümlesinde
“yaşlılar” adlaşmış sıfattır. Buna “Ne kadar yaşlı?” diye sorarsak “en
yaşlılar” cevabı gelir. Yaşlıların derecesini bildiren “en” sözü zarftır.
Örnekleri çoğaltalım.
O, bu derse pek çalışmadı.
(Fiilin zarfı)
Pek sağlam bir
ayakkabıya benzemiyor. (Sıfatın zarfı)
Pek akıllısın sen
de! (Adlaşmış sıfatın zarfı)
“Ne
kadar” sorusu elbette sadece zarfı buldurmaz.
“Fazla
mal göz çıkarmaz.” cümlesinde altı çizili sözcük “mal” isminin miktarını
bildirdiği için sıfattır. Çünkü isimlerin zarfı olmaz.
“Bu
kadar çok arabayı nasıl taşıyor bu köprü?” derken “çok” sözü “araba” isminin
sıfatı, “bu kadar” sözü de “çok” sıfatının zarfıdır.
Bazen
cümlede birden fazla zarfın veya sıfatın olması, aklımızı karıştırabilir.
“Sevimli , sarışın bir çocuk
içeri girdi.” cümlesinde “çocuk” isim, “sarışın” sıfat, “sevimli” sıfattan önce
geldiği için zarfttır, gibi bir yanlış düşünceye kapılmayalım. Bir sözcüğün,
zarfın ya da sıfatın zarfı olması sadece “ne kadar” sorusuna cevap vermesiyle,
yani derece bildirmesiyle mümkündür. Bu cümlede ise altı çizili bütün sözcükler
ismin sıfatlarıdır.
5. Soru Zarfı
Cümlelerde
zarfları bulmak için kullandığımız sorular vardı. Bunların hepsi – nereye hariç
– soru zarflarıdır.
Nasıl bu kadar güzel
konuşuyor?
Gittiği yerden ne zaman dönecek?
Ne kadar hızlı yüzüyor?
Neden söz vermesine
rağmen gelmiyor?
Ne gülüp duruyorsun
iki saattir?
cümlelerinde
altı çizili sözcüklerin hepsi soru zarfıdır.
İSİM ÇEKİM EKLERİ
İsim
soylu sözcüklere gelerek onlara cümlede görev ve anlam kazandıran eklerdir.
Sadece isimlerle ilgili olmayıp zamir, sıfat ve zarflarla da ilgili olduğundan
isim soylu sözcüklerin sonunda işledik. Bu ekleri şöyle gösterebiliriz.
a.
Çokluk
eki
b.
Hal
ekleri
c.
Eşitlik
eki
d.
İyelik
eki
e.
İlgi
eki
A. ÇOKLUK EKİ
Asıl
işlevi isimlerin sayı bakımından çokluğunu bildirmektir.
Kalemler , çantalar ,
defterler alındı.
B. HAL EKLERİ
İsim
soylu sözcüklere gelerek onların yüklemle ya da diğer sözcüklerle ilgilerini
sağlayan eklerdir. Bunları şu şekilde inceleyebiliriz.
1. – i hal eki (yükleme
hali)
“Ev
– i gördüm.”
“Odun
– u yardım.” cümlelerinde kullanılan eklerdir. Fiilin neyi etkilediğini
gösterir. Fiile sorulan “kimi, neyi” sorularına cevap verir.
2. – e hal eki
(yönelme hali)
“Eve
gitti.” cümlesinde yer bildirir.
“Yaza
gelecekler.” cümlesinde zaman bildirir; zarf yapar.
“Beş
bin liraya aldım.” cümlesinde miktar bildirerek zarf yapar.
“Başbaşa
resim çektirmişler.” cümlesinde durum bildirerek zarf yapmış.
Bu
ek “ben” ve “sen” şahıs zamirlerine geldiğinde, zamirlerin yapısını değiştirir
ve onları “bana”, “sana” şekline çevirir.
Bu
eki,
“Haberi duyunca koşa koşa olay
yerine geldi.”
“Elindeki taşları oraya buraya rastgele atıyordu.”
“Saat üçü beş geçe istasyonda
buluşacağız.” cümlelerinde altı çizili eklerle karıştırmayalım. “-e” hal eki
fiillerin kök ya da gövdelerine eklenmez.
3. – de hal eki
(bulunma hali)
“Evde
bekliyor.” cümlesinde yer bildirir.
“Ayakta
bekliyor.” cümlesinde durum bildirerek zarf yapmış.
“3’te
gelecek.” cümlesinde zaman bildirerek zarf yapmış.
“Onlar gözde insanlar.”
cümlesinde eklendiği sözcüğün anlamını değiştirmiş ve sıfat yapmış. Elbette bu
durumda yapım eki olmuş.
“Buralarda
saz boyunda otlar biter.” cümlesinde sıfat yapmış ancak yapım eki olmamış.
4. – den hali (çıkma
durumu)
“Evden
çıktı.” cümlesinde yer bildirmiş.
“Akşamdan
gidelim.” cümlesinde zaman bildirmiş.
“Sıradan
insanlardı onlar.” cümlesinde eklendiği sözcüğün anlamını değiştirerek sıfat
yapmış ve yapım eki olmuş.
“Senden
iyi arkadaş bulamam.” cümlesinde karşılaştırma bildirmiş.
“Sıkıntıdan
tırnaklarını yerdi.” cümlesinde neden bildirmiş.
“Her
taraf kağıttan uçaklarla doluydu.” cümlesinde bir şeyin neyden yapıldığını
göstermiş.
“Birden
ayağa fırladı.” cümlesinde durum bildirmiş. Bu tür örnekler çoğaltılabilir.
Önemli olan, eklerin cümle içindeki anlamını kavramaktır.
C. EŞİTLİK EKİ
İsim
soylu sözcüklere gelip onlara değişik anlamlar katan ve anlama bağlı olarak
onları sıfat, zarf yapan – ce , -ca (-çe, -ça) ekleridir.
Böyle
çocukça davranmamalısın. (benzerlik)
Sınıfça
geziye gittik. (topluluk)
Kiloca
o daha şişmandı. (karşılaştırma)
Bence
bu kazak daha güzel. (kanaat)
Çocuğu
iyice dövmüşler. (pekiştirme)
Onca
işim arasında seni mi düşüneyim? (derecelendirme)
Bu
ve buna benzer anlamlar katan eşitlik eki ayrıca sözcüğün görevini de değiştirir.
Birinci cümledeki “çocukça” sözü zarftır. Ancak bu sözcük eşitlik eki almadan
çocuk ismini karşılar. Ek alınca türü değişmiştir.
D. İYELİK EKİ
Eklendiği
ismin bir şahsa ya da nesneye ait olduğunu gösteren ektir. Aitlik ilgisini,
kendinden önceki bir sözcüğe ya da söz öbeğine bağlayarak bildirir. Altı şahsa
göre çekimlenir.
defter – im
|
silgi – m
|
defter – in
|
silgi – n
|
defter – i
|
silgi – si
|
defter – imiz
|
silgi – miz
|
defter – iniz
|
silgi – niz
|
defter – leri
|
silgi – leri
|
İki
ayrı sözcük üzerinde gösterdiğimiz ekler iyelik ekleridir. Görüldüğü gibi
eklendiği isimlerin kime ait olduğunu bildiriyorlar.
İyelik
eklerinin değişik işlevleri vardır. Bunlardan önemli olanları açıklayalım.
·
Belgisiz
sıfatların, belgisiz zamir durumuna dönüşmeleri sırasında, düşen ismin yerine
iyelik eki getirilir.
Bazı öğrenciler gelmedi.
Bazıları
gelmedi.
·
Yer
bildiren zamirlerde kullanılır.
Burası
çok sıcak.
·
İsim
tamlaması yapar. Bunu birazdan ayrıntılarıyla açıklayacağız.
·
Sıfat
görevinde bulunan bazı sözcüklerde bulunur. Ancak bu durumda iyelik eki olma
özelliğini tamamen kaybeder:
Güzelim memleketi ne hale
getirdiler.
O canım ağaçları kesmişler.
İyelik
eklerini benzer eklerle karıştırmamak gerekir.
Kitab
– ı geri verdim.
Kitab
– ı çok değerlidir onun.
cümlelerinde
altı çizili eklerin şekil olarak aynı olduklarını görüyoruz. Bunlardan
hangisinin iyelik eki olduğunu hangisinin olmadığını anlamak için sözcüğe
“kimin” sorusunu soralım. İyelik ekleri aitlik bildirdiğinden bu soruya cevap
verecektir. Buna göre “Kimin kitabı?” diye sorduğumuzda ikinci cümlenin cevap
verdiğini ve “Onun kitabı kayboldu.” şeklinde söylenebildiğini görüyoruz.
Öyleyse “- ı” eki ikinci cümlede iyelik eki, birinci cümlede ise “Neyi aldı?”
sorusuna cevap verdiğinden “-i” hal eki olarak kullanılmıştır.
Öğretmenim beni severdi.
Öğretmenim artık ben de.
cümlelerinde
de benzer ekleri görüyoruz. Hangisinin iyelik eki olduğunu aynı yöntemle
bulalım. “Kimin öğretmeni?” sorusuna sadece birinci cümle cevap verir ve “Benim
öğretmenim.” şeklinde söylenebilir. İkinci cümle ise öğretmen isminin ait
olduğu kişiyi bildirmez. Bu cümleyi ancak “Ben öğretmenim.” şeklinde
söyleyebiliriz; aitlik değil oluş bildirir. Bu anlamı veren eki ileride
“ekeylem” olarak inceleyeceğiz.
E. TAMLAYAN EKİ
İyelik
ekiyle çok sıkı biçimde ilgisi olan bir ektir. Eklendiği isme ait olan başka
bir sözün varlığını gösterir. Bağlı olduğu isim ilgi ekli isimden sonra gelir.
Ben –
im kitabım
|
Sen –
in kitabın
|
O –
nun kitabı
|
Biz –
im kitabımız
|
Siz –
in kitabınız
|
Onlar -ın
kitapları
|
zamirlerde
bulunan ve ayrı olarak gösterdiğimiz ekler ilgi ekleridir. İlgi ekli zamire ait
olan “kitap” isminin ise iyelik eki aldığını görürüz. O yüzden bir sözcükte
ilgi eki varsa, bu eke bağlı, iyelik ekli bir sözcük, gizli ya da açık, mutlaka
vardır.
İSİM TAMLAMALARI
Bir
ismin aitlik ilgisi bakımından daha belirli hale gelmesi için başka bir isim
tarafından tamlanmasıyla meydana gelen söz öbeğine denir.
“…
camı kırıldı.” cümlesine baktığımızda aklımıza hemen “Neyin camı?” sorusu
geliyor. Demek ki bu cümlede camın nereye ait olduğu belli değil.
Bu
cümleyi,
“Arabanın
camı kırıldı.” şeklinde söylersek aitlik ilgisi tamamlanmış olur. Bu şekilde
oluşan söz öbeğine de isim tamlaması denir. İsim tamlamasında birinci isme
“tamlayan”, ikinci isme “tamlanan” adı verilir.
İsim
tamlamaları dört grupta incelenir.
1. Belirtili isim
Tamlaması
Tamlayanın
ilgi, tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır. Bu tür tamlamalarda son
derece kuvvetli bir aitlik ilgisi vardır.
“Çiçeklerin kokusu etrafa
yayıldı.”
cümlesinde
altı çizili söz öbeği bir belirtili isim tamlamasıdır.
·
“- den” hal eki tamlayanda kullanılan
ilgi ekinin yerine geçerek belirtili isim tamlaması kurabilir.
“Öğrencilerden
ikisi burada beklesin, diğerleri bizimle gelsin.” cümlesinde “öğrencilerden
ikisi” sözü belirtili isim tamlamasıdır. Biz bunu “öğrencilerin ikisi”
biçiminde de söyleyebiliriz.
·
Bir tamlayan birden fazla tamlanana
bağlanabileceği gibi, bir tamlanan birden fazla tamlayana da bağlanabilir.
“Ağaçların
yaprakları, dalları, gövdesi öyle görkemliydi ki….”
cümlesinde
“ağaçların” tamlayan; “yaprakları, dalları, gövdesi” tamlanandır.
“Kırların,
çiçeklerin, kuşların, böceklerin neşesi hepimizi coşturmuştu.” cümlesinde
“kırların, çiçeklerin, kuşların, böceklerin” tamlayan; “neşesi” tamlanandır.
Bu
tür tamlamalar belirtili isim tamlaması sayılır.
2. Belirtisiz İsim
Tamlaması
Tamlayanın
ilgi eki almayıp tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır. Bu tür
tamlamalarda bir ismin başka bir isme aitliğinden çok bir nesne ya da kavram
ismi oluşturmak esastır.
“Ayakkabının
bağını alabilir miyim?”
cümlesindeki
“ayakkabının bağı” tamlaması belirtilidir ve belli bir ayakkabıya ait olan bir
bağdan söz etmektedir. Biz bu tamlamayı “ayakkabı bağı” şeklinde söylersek yani
“- nın” ekini kaldırırsak tamlama belirtisiz olur. Bu durumda belli bir
ayakkabıya ait olan bir bağdan değil de bir bağ türünden söz edilmiştir. Bu
özelliğinden dolayı tamlayanla tamlanan arasına başka bir öğe giremez.
3. Takısız İsim
Tamlaması
Takısız
isim tamlamalarında tamlayan ilgi eki almadığı gibi tamlanan da iyelik eki
almaz. Bunlar anlamlarına göre iki gruba ayrılır.
a. Bir şeyin neyden
yapıldığını gösterir.
“Demir
kapı gıcırdayarak örtüldü.”
cümlesindeki
“demir kapı” sözü kapının demirden yapıldığını gösterir. “Porselen vazo”, “taş
duvar”, “çelik kasa” tamlamaları da bunlara örnektir.
b. Bir şeyin neye
benzediğini bildirir.
“Menekşe
gözlere bayıldım.” sözünde “Menekşe gözler” buna örnektir ve “gözün menekşeye
benzediğini” bildirir. Aslında “menekşe” bir çiçek ismidir, burada da bir çiçek
olma özelliğini kaybetmemiştir. Aşağıdaki tamlamalar da buna benzer.
“Aslan askerler geldi.”
“Gül yanağa vuruldum.”
4. Zincirleme İsim
Tamlaması
Tamlayanın, tamlananın veya her ikisinin
kendi içinde başka bir isim tamlaması olduğu söz öbekleridir.
“Macera romanlarının okuyucusu çoktur.” cümlesinde “macera romanları” belirtisiz isim tamlamasıdır. Bu tamlamaya “-nın” ilgi eki eklenmiş ve tamlama “okuyucusu” tamlananına bağlanmış. Böylece iki tamlama iç içe girmiş ve zincirleme isim tamlaması olmuştur.
“Macera romanlarının okuyucusu çoktur.” cümlesinde “macera romanları” belirtisiz isim tamlamasıdır. Bu tamlamaya “-nın” ilgi eki eklenmiş ve tamlama “okuyucusu” tamlananına bağlanmış. Böylece iki tamlama iç içe girmiş ve zincirleme isim tamlaması olmuştur.
SIFAT TAMLAMASI
Bir
ismin, bir veya daha fazla sıfat tarafından nitelendiği ya da belirtildiği söz
öbeklerine denir. Tamlamada sıfat daima isimden önce gelir.
“Yeşil gözleri beni derinden
etkiledi.” cümlesinde “göz” isim, “yeşil” sıfattır.
“O
tatlı, yeşil gözler beni derinden etkiledi.” şeklinde söylersek , bu durumda
“göz” isminin, “o”, “tatlı”, “yeşil” sıfatları tarafından belirtildiğini ve
nitelendiğini görürüz.
Sıfat Grubu (Bileşik
Sıfat)
Sıfat
görevinde bulunan söz öbeği kendi içinde isim tamlaması, sıfat tamlaması,
ikileme, pekiştirilmiş sıfat, derecelendirilmiş sıfat gibi özellikler
taşıyorsa, bu sıfata “bileşik sıfat” ya da “sıfat grubu” denir.
“Uzun boylu bir öğrenci seni
sordu.”
cümlesinde
altı çizili söz “öğrenci” isminin sıfatıdır. Bu sıfatı incelediğimizde “uzun
boy” sıfat tamlamasına “- lu” eki getirilerek yeni bir sıfat oluşturulduğunu
görürüz. Buna bileşik sıfat denir.
Bazen bu tür bileşik sıfatlarda isimle
sıfatın yeri değiştirilip isme bir iyelik eki eklenir. Bu durumda sıfat “boyu
uzun” biçiminde söylenir. Buna iyelik
ekli sıfat grubu denir.
“El
işi örtüyü masaya serdiler.”
cümlesinde
“el işi” tamlaması belirtisiz bir isim tamlamasıdır ve “örtü” isminin sıfatı
olarak kullanılmıştır. Bu da bileşik sıfattır.
Aşağıdaki
altı çizili sözler de bileşik sıfat sayılır.
“Çok çalışkan bir kadındır
o.”
“Güzel mi güzel bir şiir
yazmış.”
“İrili ufaklı evler dağın
yamacına dizilmişti.”
“Roman daha etkili bir
türdür.”
HTML
clipboard
B – EDAT SOYLU SÖZCÜKLER
EDAT (İLGEÇ)
Kendi başına bir anlamı olmayan, diğer
söz ve söz öbekleriyle kullanıldığında anlam kazanan, çoğu zaman eklendiği söz
öbeğine sıfat, zarf gibi görevler kazandıran sözcüklerdir. Kimi edatlar cümlede
tek başına kullanılıyor olsa bile, anlamlı olması ancak cümle içinde
kullanılmasına bağlıdır.
Edatlar, sözcük türü olarak bağlaçlara yakın olduğundan bazen onlarla karıştırılabilir. Önce karışan edatlardan başlayarak önemli olanları inceleyelim. Sınavlarda çıkan edat, bağlaç sorularının daha çok anlama yönelik olduğunu da söyleyelim.
Edatlar, sözcük türü olarak bağlaçlara yakın olduğundan bazen onlarla karıştırılabilir. Önce karışan edatlardan başlayarak önemli olanları inceleyelim. Sınavlarda çıkan edat, bağlaç sorularının daha çok anlama yönelik olduğunu da söyleyelim.
İle
Edat
olarak cümlede değişik anlamlar verecek biçimde kullanılır. Daha çok kendinden
önceki sözcüğe eklenerek “- le, – la” biçiminde görülür.
“Seyahate tren ile gidecekmiş.”
cümlesinde
vasıta bildirir.
“Bu gece arkadaşlarla bizim
evde toplanıyoruz.”
cümlesinde
birliktelik bildirir.
“Ona yaptığının doğru olmadığını
güzellikle anlattım.”
cümlesinde
durum bildirir.
Burada
“ile”nin edat ve bağlaç oluşu arasındaki ayrımı da belirtelim.
Cümlede “ile” sözünün
olduğu yere “ve” sözünü koyduğumuzda anlam bozukluğu oluyorsa “ile” edat;
olmuyorsa bağlaçtır.
“Elindeki sopayla gelene
geçene vuruyordu.” cümlesini;
“Elindeki
sopa ve gelene geçene vuruyordu.”
şeklinde
söyleyemeyiz. Öyleyse buradaki “ile” edattır.
“Çantadaki kitapla defteri
masanın üzerine koydu.” cümlesini;
“Çantadaki
kitap ve defteri masanın üzerine koydu.” şeklinde söyleyebiliriz; anlamda
bozulma olmaz. Öyleyse buradaki “ile” bağlaçtır.
Bağlaçlarla
ya da diğer sözcük türleriyle karışan başka edatlar da vardır. Bunlar “yalnız,
ancak, bir, tek” gibi edatlardır. Bu sözcükler kullanıldıkları cümlelerde
“sadece” anlamını veriyorlarsa edat; “fakat” anlamını veriyorlarsa bağlaç
görevindedirler. Bunları cümleler üzerinde gösterelim.
“O kadından şikayet eden yalnız sen
değilsin.”
“Benim sözümü bir sen
dinlemezsin zaten.”
“Bu odaya ancak beş
kişi sığar.”
“Tek bu olay değil, daha
birçok sebep var beni kızdıran.”
cümlelerinde
altı çizili sözcükler “sadece” anlamına geldikleri için edat göreviyle
kullanılmışlardır. Aynı sözcükleri değişik görevlerde de kullanabiliriz.
“Ben gelirim, yalnız yol
parasını siz ödersiniz.”
“Söylediklerine
inanmıyorum, ancak benim yapabileceğim bir şey yok.”
cümlelerinde
altı çizili sözcükler “fakat” anlamına geldiklerinden bağlaç olarak
kullanılmışlardır.
Bunların
dışındaki edatları cümlelerle gösterelim.
“Buz gibi suyu vardı bu
dağların.”
“Bu kitabı geri vermek üzere alabilirsiniz.”
“Aslında onu tanımıyor değilim.”
“Sabaha karşı kapı usul usul
açıldı.”
“Şimdiye dek tek bir gün bile
dediğin gibi davranamadı.”
“O günden sonra onu bir daha
görmedim.”
“Senin bu inadın yüzünden aç kalacağız.”
“Ben oyumu senden yana kullandım.”
BAĞLAÇ
Kendi
başına bir anlamı olmayan, cümlede eş görevli söz ya da söz öbeklerini hatta
cümleleri birbirine bağlayan sözcüklerdir. Bağlaçlar edatlardan farklı olarak
cümle içinde bağladıkları sözlerin görevlerinde herhangi bir değişme yapmazlar,
cümleden çıkarıldıklarında anlamda değişme olsa bile bozulma olmaz.
Kimi
bağlaçlar bağlayacakları sözcüklerin arasında kullanılır.
“Çiçekçiden karanfil ve gül
aldım.”
Bazı
bağlaçlar ise bağladıkları sözcük sayısınca artarak kullanılır. Cümleye değişik
anlamlar katar.
“Bana ne kalem ne defter
verdiler.” (hiçbiri)
“Bana hem kalem hem defter
verdiler.” (hepsi)
Bazı
bağlaçlar da cümleleri bağlamakla görevlidirler. Bunlar tek yüklemle
kullanılamazlar.
“Mademki o bunu biliyor…”
sözü
yüklemi olmasına rağmen anlamca tamamlanmış bir cümle değildir. Çünkü altı
çizili bağlaç cümlede başka bir yüklemi daha gerekli kılıyor. Yani cümle;
“Mademki
o bunu biliyor, niçin yanında konuşmuyoruz?”
şeklinde
tamamlanabilir. Aynı özelliği aşağıdaki altı çizili bağlaçlarda da görebiliriz.
“Kitabı aldı, fakat bir
daha geri vermedi.”
“Bilmiyorum, çünkü bu
konuya çalışmadım.”
“Kimse onu dinlemiyor, oysa anlattıkları
çok ilginç.”
“Gelecek, ama davet
edilmeyi bekliyor.”
“Koşarak gara geldi, lakin tren
gitmişti.”
“Yemek çok güzeldi, üstelik tatlı
da yapmışlardı.”
“Okulu bitirdi, hatta dereceye
bile girdi.”
Bazı
bağlaçlar ise bir sözcük olmaktan çıkmış, bir söz öbeği haline gelmiştir.
“Herkes onunla alay ediyordu, ne
var ki o bunu hiç önemsemiyordu.”
“Verdiği görevi yapamayacağımı anlayınca
bana yardıma geldi; ne de olsa o halden anlayan biriydi.”
Bu
bağlaçların dışında özelliği olan, yazımı yönünden eklerle karışan bağlaçlar da
vardır. Bunların en önemlileri “de” ve “ki” bağlaçlarıdır.
“De” bağlacı
Cümlede
başka şeylerin de olduğu anlamını veren ya da çekimli fiillerden sonra gelen
“de”ler bağlaçtır. Kendinden önceki sözcükten ayrı yazılır, kendinden sonra
hiçbir ek almaz. Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulmaz, ancak biraz
daralır. Hal eki olan “-de” eki ise yer ve zaman bildirir, cümleden hiçbir
zaman çıkarılamaz.
“Bahçede
meyve ağaçları da vardı.”
cümlesinde
“Bahçede” sözündeki “-de” hal ekidir. Çünkü yer bildiriyor; “nerede” sorusuna
cevap veriyor. “meyve ağaçları da” sözündeki “da” bağlaçtır.
Çünkü
cümlede ağaçlardan başka şeylerin de olduğunu bildiriyor. Ayrıca,
“Bahçe
meyve ağaçları da vardı.” dediğimizde anlam bozulduğu halde, “Bahçede meyve
ağaçları vardı.” cümlesinde anlam bozulmaz.
“Size geldim de seni
bulamadım.”
“Çok çalıştı da kazandı.”
“Ki” bağlacı
Türkçede
iki tür “ki”nin olduğunu biliyoruz. İsmin yerine geçene ve sıfat görevinde
bulunana, ilgi eki denir. Bağlaç görevinde bulunan “ki” daha çok, açıklama
yapılırken kullanılır ya da çekimli fiillerden sonra gelerek cümleye değişik
anlamlar kazandırır. Daima ayrı yazılır ve kendinden sonra hiçbir ek almaz.
“Baktı ki çalışmak zor,
işi bıraktı.”
“Bildiğini anlat ki gerçekleri
görelim.”
“Üsküdar ki en eski yerleşim
yerlerindendir, hala çok sakindir.”
cümlelerinde “ki”ler bağlaçtır.
“De”
ve “ki” bağlaçları daha çok yazım kurallarında sorulur.
“İse” bağlacı
Cümlede
daha çok karşılaştırma anlamı veren bir bağlaçtır. Bazen kendinden önceki
sözcüğe eklenerek kullanılır.
Örneğin;
“ Hediyeyi annem beğendi, babamsa hiç önemsemedi.”
cümlesinde
altı çizili ek bağlaçtır. Bu bağlacı şart anlamı veren “-se, -sa” ekiyle
karıştırmamalıyız. Şart anlamı veren ek kendinden sonra ek aldığı halde,
bağlaç, kendinden sonra hiç ek almaz. Üstelik şart anlamı da vermez.
“Sattıkları ev bu ev ise satın alalım.”
cümlesinde
“ise” şart anlamında olduğu için bağlaç değildir. Ancak;
“Sattıkları
bahçe güzeldi, ev ise pek işe yaramazdı.”.
cümlesindeki
“ise” bağlaçtır. Çünkü şart bildirmeyip karşılaştırma bildiriyor.
ÜNLEM
Kendi
başına bir anlamı olmayan, söz içinde, sevinme, korku, özlem, kızma gibi
duyguları anlatan ya da seslenme bildiren sözcüklerdir. Söyleyişe göre anlam
değişmesine uğrar.
– Yoo, ona dokunma!
– Eh, ben sana gösteririm!
– Ah haddini bilmez!
cümlelerindeki
altı çizili sözcükler ünlemdir.
C – FİİLLER
FİİL
(EYLEM)
Fiiller,
kalıcı kavram ya da varlıkları karşılamaz. Bunlar hareketleri, oluşları,
durumları karşılar. Mastar halinde bir hareketin adı olurlar: “yürümek, olmak,
düşünmek vs.”
FİİL ÇEKİMİ
Fiillerin
kip ve şahıs bildirecek biçimde düzenlenmesine denir. Bir çekimde kip mutlaka
bulunur, ancak şahıs bazen bulunmayabilir. Çekimin daha iyi anlaşılabilmesi
için “kip, zaman, şahıs” kavramlarının bilinmesi gerekir.
Fillerde Kip
Eylemlerin bir hareketi, oluşu, durumu
ortaya koyuşu farklı şekillerde olur. Bazen bunlar bir başkasına haber verme
şeklinde aktarılır, bazen bir koşula bağlanır, bazen istenen bir durum
anlatılır. Buna fiilin kipi denir.
Türkçe’de
kipler iki grupta incelenir. Bunlar haber kipleri ve dilek kipleridir.
1. Haber (Bildirme)
Kipleri
Fiilin
çekiminde kesin bir zaman ifadesi varsa, fiil haber kipindedir. Biz bunu fiilin
çekimini adlandırırken açıklarız aslında. Örneğin; “gelecek” fiilinin çekimini
söylerken “gelecek zamanla çekimlenmiş” deriz. İşte çekimi adlandırırken
“zaman” ifadesini kullanıyorsak fiilin kipi “haber kipi”dir.
Bu
kipin beş çekimi vardır. Bunları çekimleriyle birlikte gösterelim.
a. Bilinen Geçmiş
Zaman (-di’li)
Eylemin
yapılışının kesin olarak bilindiğini gösterir.
I.
Tekil
Şahıs
al – dı – m
II.
Tekil
Şahıs
al – dı – n
III.
Tekil
Şahıs
al – dı
I.
Çoğul
Şahıs
al – dı – k
II.
Çoğul
Şahıs
al – dı – nız
III. Çoğul
Şahıs al – dı – lar
fiil kip eki şahıs eki
fiil kip eki şahıs eki
Görüldüğü
gibi fiiller altı şahsa göre çekimlenir. Bundan sonraki çekimlerimizde sadece
örnekleri yazacağız; şahıs sırasını siz bu örneğe göre belirleyin.
b. Öğrenilen Geçmiş
Zaman
Bildirilen
işin yapıldığını, başkasından duyma şeklinde ifade eden çekimdir.
al
– mış –
ım
al – mış – ız
al
– mış –
sın
al – mış – sınız
al
–
mış
al – mış – lar
“-miş”
eki her zaman başkasından duyulma anlamı taşımayabilir.
“Elin kanamış, ne yaptın yine?”
cümlesinde
“-mış” eki görülen bir durumu anlatmaktadır.
“Sıcak
sobanın başında uyuyakalmışım.”
cümlesinde
ise sonradan farkına varılan bir durum anlatılmaktadır.
c. Şimdiki Zaman
Eylemin
söylendiği anla yapıldığı ânın bir olduğunu gösterir.
Çalış
– (ı)yor –
um
Çalış – (ı)yor – uz
Çalış
– (ı)yor –
sun
Çalış – (ı)yor – sunuz
Çalış
–
(ı)yor
Çalış – (ı)yor – lar
Parantez
içinde gösterilen ses, ünlüyle biten fiillerde görülmez: “uyu – yor”
Fiile
şimdiki zaman anlamı veren, hatta “-yor” ekinden daha kesin bir biçimde “işin
üzerinde olma” anlamını veren bir diğer ek de “-makta, -mekte” ekidir. Mastar
ekiyle “-de” hal ekinin kaynaşmasından oluşan bu ek günümüzde tamamen şimdiki
zaman anlamı veriyor.
Gel
– mekte – y – im
Gel
– mekte – sin
Gel
– mekte
Gel
– mekte – y – iz
Gel
– mekte – siniz
Gel
– mekte – ler
Hatta
bazı kullanımlarda bu ekin “-mada, -mede” şekillerine dönüştüğü görülür.
“Ölüm indirmede gökler,
ölü püskürmede yer”
dizesinde
altı çizili fiiller bu şekilde çekimlenmiştir.
d. Gelecek Zaman
Eylemin,
söylendiği andan sonra yapılacağını ifade eder.
Sor
– acak – ım (soracağım)
Sor
– acak – sın
Sor
– acak
Sor
– acak – ız (soracağız)
Sor
– acak – sınız
Sor
– acak – lar
e. Geniş Zaman
Fiilin
herhangi bir zamanda yapılabildiğini gösterir.
Koş
– ar – ım
Koş
– ar – sın
Koş
– ar
Koş
– ar – ız
Koş
– ar – sınız
Koş
– ar – lar
2. Dilek (isteme)
Kipleri
Bu
kiplerde zaman anlamı yoktur. Örneğin; “gitmeliyim” sözünde bu işin ne zaman
yapılacağı değil, gitmenin arzu edildiği anlatılmak isteniyor. Dilek kiplerinin
dört çekimi bulunuyor.
a. Gereklilik Kipi
Eylemin
yapılması gerektiğini anlatan kiptir. Bazen cümleye ihtimal anlamı da
katabilir. Ancak daha çok zorunluluk bildirir.
Sor
– malı – y – ım
Sor
– malı – sın
Sor
– malı
Sor
– malı – y – ız
Sor
– malı – sınız
Sor
– malı – lar
“Bu
yazıyı iki saatte bitirmeliyim.” cümlesinde gereklilik,
“Şimdiye
dek eve gelmiş olmalı.” cümlesinde ihitimal anlamı verir.
b. Şart Kipi (Dilek-
Koşul)
Bazı
cümlelerde dilek, bazılarında koşul anlamı katan fiil çekimidir.
Bul
– sa – m
Bul
– sa – n
Bul
– sa
Bul
– sa – k
Bul
– sa – nız
Bul
– sa – lar
“Şu
okul bir bitse de rahatlasak.” cümlesinde istek,
“Kapıyı
açsa beni görecekti.” cümlesinde koşul anlamı verir.
c. İstek Kipi
Eskiden
çok kullanılan ancak günümüzde oldukça sınırlı bir kullanım alanı bulunan fiil
kipidir. “-a, -e” eki kullanılarak yapılır.
Bil
– e – y – im (-eyim)
Bil
– e – sin
Bil
– e
Bil
– e – lim
Bil
– e – siniz
Bil
– e – ler
Bunlardan
en çok birinci tekil ve birinci çoğul şahıslar kullanılır.
“Son yazdığım şiiri getireyim.”
“Anlat da neler olduğunu, biz de bilelim.”
cümlelerinde
bu kipi görüyoruz.
d. Emir Kipi
Eylemin
yapılması gerektiğini buyruk şeklinde bildiren çekimdir. Birinci tekil ve
birinci çoğul şahsın emir çekimi yoktur. Emir kipinin çekimi şahıs ekleri ile
yapılır.
—–
—–
gel
gel – in (gel – iniz)
gel
– sin gel – sin – ler
Görüldüğü
gibi emir kipinin birinci tekil ve birinci çoğul şahıslarında çekimi yoktur.
“Yarın bize biraz erken gel.”
“Çıkın odadan hepiniz.”
cümlelerinde
altı çizili fiiller emir kipiyle çekimlenmiştir.
Fiil Çekimlerinde
Olumsuzluk
Fiillerin
olumsuz biçimleri, kip eklerinden önce “-ma, -me” olumsuzluk ekinin
getirilmesiyle yapılır.
Koş
– tum ® Koş – ma – dı – m.
Gel
– miş – sin ® Gel – me – miş – sin
Bırak
– acak ® Bırak – ma – y – acak
Sor
– malı – y – ım ® Sor – ma – malı – y – ım
Olumsuz
çekimde tek özel durum, geniş zamanın çekiminde görülür.
Bunda
olumsuzluk eki, zaman eki ve şahıs eki tamamen kaynaşmış durumdadır.
Bil – ir – im
Bil – ir – sin
Bil – ir
Bil – ir – iz
Bil – ir – sin – iz
Bil – ir – ler
|
®
®
®
®
®
®
|
Bil – mem
Bil – mezsin
Bil – mez
Bil – meyiz
Bil – mezsiniz
Bil – mezler
|
Fiil Çekiminde Soru
Fiil
çekiminin soru şekli “mı, mi” ile yapılır. Buna soru eki diyenler olduğu gibi
soru edatı diyenler de vardır. Fiil çekiminde “mi” bazen kip ekiyle şahıs eki
arasında, bazen şahıs ekinden sonra gelir.
Geldin
Gelmişiz
Geliyorsun
Gelmeliyim
Gitsek
Gideyim
|
®
®
®
®
®
®
|
Geldin mi?
Gelmiş miyiz?
Geliyor musun?
Gelmeli miyim?
Gitsek
mi?
Gideyim
mi?
|
altı
çizili çekimlerde şahıs ekinden sonra diğerlerinde kip ve şahıs ekleri arasına
girmiştir.
FİİLLERDE ANLAM
(ZAMAN) KAYMASI
Fiil çekimlerinde kullanılan kip ve
zaman ekleri her zaman kendi anlamlarında kullanılmaz. Bu ekler birbirlerinin
yerlerine de geçebilir. Elbette bu, cümlenin anlamıyla ilgilidir. Kısaca,
cümlede yüklemin çekimlendiği kip veya zamanla işin yapıldığı kip veya zamanın
farklı olmasına anlam kayması denir.
“Sizi
yarın burada bekliyorum.” cümlesinde “bekliyorum” yüklemi şimdiki zamanla
çekimlendiği halde iş “yarın” yani gelecek zamanda yapılacaktır. Öyleyse burada
zaman kayması vardır.
“O
her gün aynı saatte yola çıkıyor.”
cümlesinde
fiil şimdiki zamanla çekimlenmiş, iş “her gün” yani geniş zamanda yapılıyor.
“O
daha üç yaşındayken babasını kaybediyor.”
cümlesinde
fiil şimdiki zamanla çekimlenmiş, iş geçmiş zamanda olmuş.
“Bu
dilekçeyi sonra yazarsınız.”
Cümlesinde
fiil geniş zamanda çekimlenmiş, iş gelecek zamanda yapılacak.
“Keloğlan’ın
yolu bir gün bir kasabaya düşer.”
cümlesinde
geniş zaman, geçmiş zaman yerine kullanılmış.
Bazı cümlelerde ise
haber kipleri dilek kipleri yerine kullanılır.
“Bu
cami de bize Selçuklulardan kalma bir eser olacak.”
cümlesinde
gelecek zaman, gereklilik kipi (olmalı) anlamında kullanılmıştır.
Bazen dilek kipleri de
birbirleri yerine kullanılır.
“Gelsen de şu işleri birlikte yapsak.” cümlesinde şart
kipi, istek anlamında kullanılmıştır.
“Şöyle buyrun efendim!”
cümlesinde emir, istek anlamındadır.
Örnekler
çoğaltılabilir. Sonuç olarak, önce yüklemin kip veya zamanına daha sonra işin
yapıldığı kip veya zamana bakarsak ve bunların farklı olduğunu görürsek,
cümlede anlam (zaman) kayması vardır.
Zaman kaymasının
olduğu cümleler anlamca bozuk değildir. Bu sadece Türkçe’nin bir söyleyiş
zenginliğidir.
EKFİİL (EKEYLEM)
Mastar
olarak bir anlamı olmayan, isim ve isim soylu sözcüklere gelerek onları cümlede
yüklem olarak kullandıran ve çekimlenmiş fiillere gelerek bileşik çekimli
fiiller oluşturan “imek” fiiline denir.
Bu
fiilin dört basit çekimi bulunur. Basit çekimli durumda sadece isim soylu
sözcüklerde bulunur. Üç bildirme (haber), bir dilek kipi bulunan bu fiilin
çekimini şu şekilde gösterebiliriz.
a. Bilinen Geçmiş
Zaman (idi)
Öznenin
önceden içinde bulunduğu bir oluşu bildirir.
Öğrenciydim (Öğrenci
idi – m)
Öğrenciydin
Öğrenciydi
Öğrenciydik
Öğrenciydiniz
Öğrenciydiler
Sadece isme değil
zamire, edata, tamlamalara da eklenebilir.
“Seni buraya çağıran bendim.”
cümlesinde zamire,
“Dün biraz rahatsız gibiydi.”
cümlesinde edata,
“Elinde taşıdığı paket, düğün hediyesiydi.”
cümlesinde isim tamlamasına,
“Yeni aldığım ev bahçeli bir
evdi.” cümlesinde sıfat tamlamasına gelerek onlara zaman anlamı kazandıran
“-di” ekleri hep ekfiildir.
b. Öğrenilen Geçmiş
Zaman (imiş)
Öznenin
başkasından duyulan bir oluş içinde bulunduğunu gösterir.
Doktormuşum (Doktor
imiş – im)
Doktormuşsun
Doktormuş
Doktormuşuz
Doktormuşsunuz
Doktormuşlar
Bu
da zamire, edata vs. eklenebilir.
c. Şart Kipi (ise)
Hastaysam (Hasta
ise – m)
Hastaysan
Hastaysa
Hastaysak
Hastaysanız
Hastaysalar
şeklinde
çekimlenir ve isim soylu söcüklere şart anlamı yükler.
d. Geniş Zaman
Bu
zaman çekiminde ekfiil diğer çekimlerinde olduğu kadar belirgin değildir.
Diğerleri, eklendiği sözcükten “idi”, “imiş”, “ise” diye ayrılabileceği halde,
geniş zamanda ayrılmaz.
Ben
şair – im
Sen
şair – sin
O
şair(dir)
Biz
şair – iz
Siz
şair – siniz
Onlar
şairler(şairdirler)
“Sensin beni hasta eden.” cümlesinde
zamire,
“Sen tam bana göresin.”
cümlesinde edata,
“Elmaların en iyisi Amasya
elmasıdır.” cümlesinde isim tamlamasına gelmiş ve onları yüklem yapmıştır.
Ekfiilin Olumsuzu
Ekfiille
çekimlenmiş sözcükler “değil” edatıyla olumsuz yapılır.
Öğretmendim
Doktormuş
Hastaysa
Şairim
|
®
®
®
®
|
Öğretmen değildim.
Doktur değilmiş.
Hasta değilse.
Şair değilim.
|
örneklerinde
ekfiilin olumsuz çekimi görülmektedir. Diğer fiillerin “-ma, -me” ile, ekfiilin
“değil” ile olumsuz yapılması, ekfiilin bulunmasını oldukça kolaylaştırır.
“Karnım iki gündür açtı.”
“Kapıyı ardına kadar açtı.”
cümlelerinde altı çizili sözcüklerden hangisinin ekfiil aldığını bulmak için
cümleleri olumsuz yaparız.
“Karnı
iki gündür açmadı.” olmayıp
“aç
değildi.” olacağına göre birincide ekfiil kullanılmıştır.
“Beni aramış doktorum.”
“İki yıldır doktorum.”
cümlelerinde de benzer ekler görülüyor. Ayrı yöntemle bunu da ayırabiliriz.
“Beni
aramış doktor değilim.” denmez, ancak “İki yıldır doktor değilim.” olur.
Öyleyse ikinci cümledeki, ekeylemdir.
Burada
“değil” edatının zaman eklerinden önce geldiğini de söyleyelim. Yani “hastaydı”
sözü “hastaydı değil” şeklinde olumsuz yapılmaz; “hasta değildi” şeklinde
yapılır.
Ekfiilin Soru Şekli
Bu
fiilin soru şekli de diğer fiillerde olduğu gibi “mi” ile yapılır. “mi” sözü
isimle ekfiil arasına girerek kullanılır.
Öğretmendim
Doktormuş
Şairim
|
®
®
®
|
Öğretmen miydim?
Doktor muymuş?
Şair miyim?
|
Ekfiilin
geniş zamanında kullanılan ekler çekimlenmiş fiillerden sonra gelmez. Ancak
üçüncü tekil şahısta kullanılan “-dir” eki çekimli fiillerden sonra gelerek
onlara ihtimal ya da kesinlik anlamı katabilir. Bu görevi üstlendiğinde bu ekin
adı bildirme eki olur.
BİLEŞİK ZAMANLI
FİİLLER
Basit
zamanlı fiil, fiilin tek bir zaman veya kip bildirecek şekilde çekimlenmesiydi.
Bileşik zamanlı fiil ise, fiilin birden çok kip ve zaman bildirecek biçimde
çekimlenmesiyle oluşur. Basit çekimli fiillere ekfiilin getirilmesiyle yapılır.
Üç grupta incelenir.
a. Hikaye Bileşik
Zamanı
Fiilin
basit çekiminden sonra ekfiilin “idi” şekli getirilerek yapılır.
gel – miş – idi – m ®
gelmiştim
Fiil Birinci İkinci Şahıs
Fiil Birinci İkinci Şahıs
zaman
zaman eki
örneğinde,
fiilin çekimini adlandırırken “gelmek fiilinin öğrenilen geçmiş zamanının
hikayesi” deriz.
Biliyorduk (Bilmek fiilinin
şimdiki zamanının hikayesi)
Çözmeliydik (Çözmek fiilinin
gereklilik kipinin hikayesi)
Bazen ekfiille çekimli
fiil arasına başka ekler girebilir.
“Alacak mıydı?” sözünde araya “mi”
soru edatı girmiş, “açmışlardı” sözünde ise araya
“-ler” çoğul eki gelmiştir.
“-ler” çoğul eki gelmiştir.
b. Rivayet Bileşik
Zamanı
Fiilin
basit çekiminden sonra ekfiilin “imiş” şekli getirilerek yapılır.
Gel – ecek – miş ®
Gelecekmiş
Fiil Gelecek Rivayet
zaman Zaman
Fiil Gelecek Rivayet
zaman Zaman
Geliyormuşum
|
®
|
(gelmek fiilinin
şimdiki zamanının rivayeti)
|
Gitmeliymişiz
|
®
|
(gitmek fiilinin
gereklilik kipinin rivayeti)
|
Sorarmış
|
®
|
(sormak fiilinin
geniş zamanının rivayeti)
|
Çözmüş
müymüş
|
®
|
(Çözmek fiilinin
öğrenilen geçmiş zamanının rivayeti)
|
c. Şart Bileşik Çekimi
Fiilin
basit çekiminden sonra ekfiilin “ise” şekli getirilerek yapılır.
Gel – ecek – se –
k ® Geleceksek
Fiil Gelecek Şart kipi
zaman
Fiil Gelecek Şart kipi
zaman
Geliyorsanız
|
®
|
(gelmek fiilinin
şimdiki zamanının şartı)
|
Gelmişseniz
|
®
|
(gelmek fiilinin
öğrenilen geçmiş za- manının şartı)
|
Gelmeliyseler
|
®
|
(gelmek fiilinin
gereklilik kipinin şartı)
|
·
Ekfiilin geniş zamanda kullanılan
eklerle bileşik zamanlı fiil yapılamaz.
·
Bileşik zamanlı fiillerde anlam kayması
aranmaz: çünkü fiilin çekiminde daima ekfiilin zamanı hakimdir.
BİLEŞİK FİİLLER
İki
veya daha fazla sözün bir araya gelerek kendi anlamlarından farklı bir anlam
verecek ve bir hareketi karşılayacak biçimde kalıplaşmasıyla oluşan fiillerdir.
Yapılışına göre üç grupta incelenebilir:
a. Yardımcı Fiille
Yapılan Bileşik Fiiller
Bir
yardımcı fiille ondan önce gelen adsoylu bir sözcükten oluşur. Yardımcı fiil
olarak “etmek, olmak, eylemek, kılmak” gibi fiiller kullanılır.
Etmek
“Bu olay beni çok tedirgin
etti.”
“Gelmeden önce mutlaka telefon
ederdi.”
“Akşamki yemek beni rahatsız
etti.”
“Her şey yoluna girer, biraz sabret.”
cümlelerinde
altı çizili sözler bileşik fiildir. Bu fiillerde daha çok isim görevindeki
sözcüğün anlamı hakimdir.
“Etmek” yardımcı
eylemi bazı cümlelerde kendi anlamında da kullanılabilir.
“Bu
ev söylendiği kadar etmez.”
cümlesinde
“etmek” eylemi “değer, tutar” anlamında kullanılmıştır.
Bazen
“etmek” yardımcı fiiliyle isim arasına başka sözcükler girebilir.
“Çok ağır işler yüklendi sırtına,
ama şikayet bile etmedi adam.”
Bu
tür fiillerde isim soylu sözcük çoğu zaman çekim eki alamaz. Ancak bazen
istisnalar görülebilir.
“Hele
bir dediğini yapma, sana ne işler eder görürsün.” cümlesinde “işler” sözcüğü
çoğul eki almıştır.
Olmak
“Adam birden ortalıktan yok
oldu.”
“Soğukta uzun süre kalınca hasta
olmuş.”
“Konuşmacının sözlerine herkes mest
oldu.”
“Bu küçük odaya iki gündür hapsolduk sanki.”
cümlelerinde
altı çizili eylemler bileşik eylemdir.
“Kardeşim
bu yıl doktor olacak.”
cümlesinde
“olmak” eylemi meslek bildirmiş. Bu tür kullanımlarda da bileşik fiil
yapmıştır.
“Olmak” yardımcı
eylemi kendi anlamında da kullanılabilir.
“Benim de bazen hayallere daldığım olmuştur.”
“Olmak”
fiilinin bileşik eylem yapıp yapmadığını anlamak için onu kendinden önceki
sözcükle kullanabiliriz. Örneğin “doktor olmak” anlamlı bir fiildir de
“daldığım olmak” anlamlı değildir.
Bunların
dışında kullanılan “eylemek, kılmak” gibi yardımcı eylemler günümüzde yerlerini
“etmek” eylemine bırakmışlardır.
Seyreyledim eşkal-i hayatı
Ben
havz-ı hayalin sularında
dizelerinde
altı çizili eylem “eylemek” yardımcı eylemiyle yapılan bir bileşik eylemdir.
“Sözü etkili
kılmak için sözcükleri iyi seçmek gerekir.”
cümlesindeki
“etkili” sözcüğü de “kılmak” yardımcı eylemiyle yapılmıştır.
b. Kurallı Bileşik
Fiiller
Bunlar
belli kurallara göre yapılan ve her birinin özel bir adla karşılandığı
fiillerdir. Yardımcı eylemden önce bir fiil unsurunun getirilmesiyle yapılır.
Dört grupta incelenir.
Yeterlik Fiili
Yapmaya gücü yetmek anlamında olan bu
fiilin yapılışı “fiil + a(e) + bilmek” şeklindedir.
“Kapıyı biraz açabilir miyiz?”
“Sizinle ben de gelebilirim.”
cümlelerinde
altı çizili fiiller yeterlik fiilleridir. Bu fiilin olumsuzunda yardımcı eylem
tamamen ortadan kalkar.
“Soruyu kimse çözemedi.”
“Çok aradım, ama bulamadım.”
cümlelerinde
altı çizili sözcükler yeterlik fiilinin olumsuz şekilleridir. Görüldüğü gibi
yardımcı eylem yoktur. Fiile “-ama-, -eme-” şeklinde bir ek getirilerek
oluşturulmuştur.
Bazen
bir fiile yeterlik fiilinin hem olumlu hem olumsuz şekilleri getirilebilir.
“Bu soruyu o da çözemeyebilir.”
Tezlik fiili
Anlamında bir çabukluk ifadesi olan
tezlik fiilinin yapılışı “fiil + ı (i, u, ü) +
vermek” şeklindedir.
“O kadar soruyu bir saatte çözüverdi.”
“Şu paketleri üçüncü kata çıkarıver.”
cümlelerinde
altı çizili fiiller tezlik fiilidir. Bu fiilin olumsuzu, az da olsa kullanılır:
“O kadar bekledim, bana bir mektup
bile yazıvermedin.”
Olumsuz
bir fiilin tezlik fiili olması durumunda ise, fiil “vazgeçme, bırakma”
anlamları verir:
“Adamın üzerine fazla gitmeyin, sonra
bir daha gelmeyiverir.”
Sürerlik Fiili
Anlamında
bir devamlılık görülen bu fiilin yapılışı
şu şekildedir: Fiil
+ a(e) + kalmak
durmak
gelmek
durmak
gelmek
“Kavga edenlerin haline bakakaldı.”
“Sen olayı düşünedur, ben şu yazıyı müdüre
verip geleyim.”
“Asırlar öncesinden süregelen bu adetleri
bırakmak kolay değil.”
cümlelerinde
altı çizili fiiller sürerlik fiilleridir. Bu fiillerin olumsuzları kullanılmaz.
Yaklaşma Fiili
Anlamında “az kalsın olacaktı” ifadesi
görülen bu fiilin yapılışı “fiil + a(e)+ yazmak” şeklindedir;
yazı dilinde pek kullanılmaz, yerel bir söyleyiştir.
“İşe giderken yolda düşeyazdım.”
cümlesinde
altı çizili sözcük yaklaşma fiilidir.
c. Anlamca Kaynaşmış
Bileşik Fiiller
Belli
bir yardımcı fiili olmayan, sözcüklerin kendi anlamları dışında bir anlam
verecek biçimde kaynaştıkları bileşik fiillerdir. Bunların büyük çoğunluğunu
deyimler oluşturur.
“Tüm canlılar dile gelmişti sanki.”
“Her yeni düşünceye karşı çıkman doğru
değil.”
“Burada geçen yıl meydana gelen olayda,
iki kişi ölmüştü.”
“Bu davranışı, onu herkesin gözünden
düşürdü.”
cümlelerinde
altı çizili sözler birer anlamca kaynaşmış bileşik fiildir.
FİİLİMSİLER
Fiillerden
türemiş olmakla birlikte bir fiil gibi çekimlenemeyen olumlu, olumsuz şekilleri
yapılabilen ve cümlede isim, sıfat, zarf gibi görevlerde kullanılan
sözcüklerdir. Üç grupta incelenir.
a. İsim – Fiil
Fiillere
“-mak, -mek” , “-ma, -me”, “-ış, -iş, -uş, -üş” eklerinin getirilmesiyle
yapılır.
“O şimdi romanını bitirmekle meşguldür.”
“Size gelmeyi ben de çok
istemiştim.”
“Onun yemek hazırlayışını gördün mü hiç?”
cümlelerinde
altı çizili sözler isim-fiildir. Bu ekleri benzer eklerle karıştırmamak
gerekir.
“Sana, bir daha buraya gelme, demiştim.”
cümlesinde
altı çizili sözcükteki ek isim-fiil eki değil, olumsuzluk ekidir.
Bazı
sözcükler aslında isim-fiil ekleriyle türediği halde, zamanla isimleşmiş, yani
fiilimsi özelliğini kaybetmiş olabilir.
“Biraz ekmek alabilir miyim?”
“Bugün gelmediğini danışmadan öğrendim.”
“Derste yağış türlerini
inceledik.”
cümlelerinde
altı çizili sözcükler isim-fiil değildir.
“Deneme sınavlarıyla bu
öğrencileri denememiz doğru değil.”
cümlesinde altı çizili birinci sözü “denememe” şeklinde
kullanamayız; çünkü bu sözcük artık isimleşmiştir. Ancak altı çizili ikinci
sözcük “denemememiz” şeklinde
kullanılabilir; yani olumsuz yapılabilir, öyleyse fiil anlamı devam ediyor;
yani bu isim-fiildir.
b. Sıfat – Fiil
Fiillere “-an,
-ası, -mez, -ar, -dik, -ecek, -miş” eklerinin
getirilmesiyle yapılır. Çoğu zaman sıfat görevinde kullanılır.
“Kışta açan çiçeklerin ömrü az
olur.”
“Öpülesi elleri vardı
analarımızın.”
“Senin ne bitmez çilen varmış
böyle.”
“Buralarda bir akar çeşme yok
galiba.”
“Size biraz bilinmedik fıkralar anlatayım.”
“Bana gazetemi getirecek biri yok mu
burada?”
“Onda ne yakası açılmamış sözcükler vardır.”
cümlelerinde
altı çizili sözcükler sıfat-fiildir.
Sıfat-fiil eklerinden
“-dik” ve “-ecek” ekleri çoğu zaman kendinden sonra iyelik eki alarak
kullanılır.
“Çözdüğüm soruları niçin yeniden
soruyorsun?”
“Gideceğin gün belli mi?”
cümlelerinde
altı çizili sıfat-fiiller iyelik eki almıştır.
Bu
ekler aynı zamanda sıfatla hiç ilgisi olmayan kullanımlarda da görülür. Bu,
daha çok dolaylı anlatımda karşımıza çıkar.
“Kitabımı sana verdiğimi unutmuşum.”
“Senin de bizimle geleceğini bilmiyorduk.”
cümlelerinde
sıfat-fiil ekleri sıfatla ilgisi olmayan bir kullanımda görülüyor.
Sıfat-fiiller
niteledikleri isimler düştüğünde onların yerine geçebilir.
“Benden aldıklarını ne zaman geri
göndereceksin?”
“Beni arayanların adreslerini
almayı unutma.”
cümlelerinde
altı çizili sıfat-fiiller ismin yerine geçecek şekilde kullanılmıştır.
Kimi
zaman sıfat-fiiller çekimli fiillerle karışabilir.
“Gideceğim bu şehirden artık.”
“Gideceğim herkes
tarafından biliniyor.”
cümlelerinde altı çizili sözcüklerin
yazılışları aynıdır. Ancak birincisinde “Ben
gideceğim” ifadesi olduğundan çekimli fiildir. İkincisinde ise “benim
gideceğim” anlamında olduğundan, yani fiilin
sonunda iyelik eki kullanıldığından fiil, sıfat-fiildir.
Elbette fiilden
türeyip sıfat olan her sözcük de fiilimsi değildir.
“Yıkık duvarların
resmini çektik.”
cümlesinde altı çizili sözcük “yıkmak” fiilinden
türemiştir. Ancak fiilimsi değildir. Çünkü fiilimsilerin fiil anlamı devam
ettiğinden olumsuz şekilleri de kullanılabilir. Biz bu sözü “yıkmayık” şeklinde
kullanamayız.
Aynı
cümleyi biz;
“Yıkılmış
duvarların resmini çektik.”
şeklinde söyleseydik, bunu “yıkılmamış” şeklinde de
ifade edebilirdik. Çünkü bu sözcük fiilimsidir.
c. Bağ-Fiil
(zarf-fiil)
Fiillere,
bağ-fiil eki dediğimiz eklerin getirilmesiyle yapılır; cümlede daima zarf
olarak kullanılır.
“Kapıyı açınca karşımda onu gördüm.”
“Soruları çözdükçe konuyu daha iyi
anlıyorum.”
“Bize haber
vermeden gitmeyin sakın.”
“Bu kağıdı müdüre imzalatıp geri getirin.”
“Televizyon seyrederken çoğu kez
uyuyakalırdı.”
“Gezdiği yerleri anlata
anlata bitiremiyordu.”
“Sınıfa girer
girmez öğrencileri azarlamaya başladı.”
“Sadece kitap okuyarak bu kadar bilgi
kazanılamaz.”
“Köyden ayrılalı yaklaşık on yıl
oldu.”
“Ders çalışmaksızın sınavı
kazanacağını mı sanıyorsun?”
cümlelerinde
altı çizili sözcükler bağ-fiildir. Görüldüğü gibi yüklemin durumunu ya da
zamanını bildirerek onun zarfı olmuşlardır.
Bunlar arasında yapı bakımından
diğerlerine benzemeyen bağfiil eki “-ken” ekidir.
Bu
ek diğer fiilimsi eklerinin aksine kendinden önce bir çekim eki alarak
kullanılır. Bunun nedeni “-ken” ekinin, ekfiilin bir bağ-fiil eki
olmasındandır. Hatta bu özelliğinden dolayı isimleri bile zarf yapabilir.
“Ben çocukken burada yaşlı bir
çınar ağacı vardı.”
cümlesinde “-ken” eki “çocuk” ismini zarf
yapmıştır. Elbette bu, bir fiilimsi değildir. Çünkü fiilimsiler fiillerden
türeyen sözcüklerdir.
Bağ-fiil
eklerinin diğer fiilimsi eklerinden önemli bir farkı vardır. Diğer
fiilimsilerden sonra isim çekim ekleri kullanılabildiği halde bağ-fiillerden
sonra hiçbir çekim eki kullanılamaz. Bazı bölgelerde “koşaraktan” gibi kullanımlar
görülse de yazı dilinde böyle bir kullanım yoktur.
Fiilimsilerin
cümledeki en önemli görevi yan cümlecik yapmasıdır. Bunu ileride “cümle
çeşitleri” konusunda göreceğiz.
Mükemell ya anlatmaya gerek yok
YanıtlaSilMuhteşem
YanıtlaSilNotlar süper👌
YanıtlaSilÇok iyi👍
YanıtlaSilNotlar için teşekkürler
YanıtlaSilDilbigisinin butun konulari var burda demi??
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilSadece ilk haftanın konulari mi var yoksa tum dil bilgisi konuları mi🤔
YanıtlaSilteşekkürler kral
YanıtlaSildevamı gelsin lütfen
YanıtlaSilGeometri tüm formülleri de gelsin 🙂
YanıtlaSilUlan Allah senden razı olsun
YanıtlaSilTesekkurler Ali
YanıtlaSilKralsin canim abim 🖤🖤🖤
YanıtlaSilbütün dil bilgisi mi yoksa bı kısmımı
YanıtlaSilBütün konularmi bunlar ?
YanıtlaSilBunların hepsini bir günde yazarım valla korkumuzu yenmiş olduk
YanıtlaSilBunların hepsini çıkartırdım sınava kadar bana çok yardımı olack tekrar yapmış olurum
YanıtlaSilAbicim bunlarin ikinci haftasi yok mu ? Ne zamn yuklenir ? Cok memnun kaldim bunlardan 2 sini gelsin lutfenn
YanıtlaSilAbi sana zahmet bide matematik atarmisin ?
YanıtlaSil